USD38,03
%0.3
EURO43,27
%1.61
EURO/USD1,14
%1.42
BIST9.380,95
%0.45
Petrol64,76
%2.26
GR. ALTIN3.959,59
%2.27
Fahri TAN
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yeni Yıla Merhaba Derken…

Yeni Yıla Merhaba Derken…

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Elveda dediğimiz koca bir yılın ardından her birimiz farklı duygular ve heyecanlarla yeni bir yıla merhaba demeye hazırlanıyoruz. Şimdi oturup “Bölgemizde Turizm Sektörünün Sorunları” veya “2025 Yılı Beklentileri” gibi konu başlıklarında yazıp kimseyi sıkmaya gerek yok.

Nerede o eski yıllar… diye başlayıp taze duygular, yeni umutlarla beklediğimiz yeni yıla yönelik duygu ve düşünceleri yazmak daha keyifli olacaktır.

İlginç bir paradoks vardır aslında her yeni yıla girişte.
Bir daha asla geri gelmeyecek ve ömrümüzden eksilen günlere üzülmek yerine, yeşeren taze umutlarımızla ve yeni bir heyecanla gireriz yeni yıla. Sanki bir gün sonra dünya yeniden kurulacak ve her şey bambaşka olacakmış gibi. Oysaki zaman an be an akıp gitmektedir ve bir sonraki gün bugünün devamıdır. Ama olsun, biz yine de yeni heyecanlar ve umutlarla yeni yıla merhaba diyeceğiz.

Çıkmama ihtimali çıkma ihtimalinden milyon kere fazla olan milli piyangodan büyük ikramiyenin bize çıkmasını umarız. Doğmamış çocuğa don biçeriz. Olmayan parayla yeni evler arabalar alırız, güzel bir tekne veya mütevazı bir yat alırız.
Sevdiğimizle kuracağımız evi dayar döşeriz. Mutfak dolapları, mobilyanın rengi konusunda tartışırız. Sonunda yuvayı dişi kuş yapar deyip konuyu tatlıya bağlarız. (yine kadının dediği olmuştur :))
Maaşlı çalışanlar kendi işini kurmayı, patron işi büyütmeyi hayal eder.
Başına talih kuşu konan yaşlı amca; “Bu yaştan sonra gelecek paranın… “ deyip Taksim’e umumi tuvalet inşa eder…

Ve elbette bir ara çocukluğumuz gelir aklımıza…
Nerede o eski yılbaşı geceleri diye düşünmeden edemeyiz.
Bizim jenerasyonun çocukluğunda yılbaşı demek televizyon demekti, TRT demekti.
PTT (pijama terlik televizyon) ortamında siyah beyaz ekranın karşısına doluşan kalabalıklar demekti.

Yasaklı müzikler, yasaklı sanatçılar vardı. Sonra bu yasaklar biraz olsun esnemeye başladı. Yılda bir kere izin çıktı bazı yasaklı sanatçılara. Yılda bir kere TRT ekranlarında görmeye başladık. Onlar da hakkını verirdi Allah için. Arkasında tam tabiriyle dev bir orkestra, ben diyeyim 40 kişi, siz deyin 50 kişi…

Yeni yıla girmeden hemen önce “Dansöz” beklerdi gözlerimiz. Nesrin Topkapı ile hareketlenirdi ortalık. Tabi eğer o saate kadar uyumadıysak.

Bizim yılbaşı gecelerimiz uyku ile zorlu bir mücadele şeklinde geçerdi. Çocuktuk ne de olsa, erken uyumaya alışmış küçük bedenler saatlerce uyumadan yapamıyordu. Nesrin Topkapı’ya kadar uyumamayı başarabilirsek gerisi kolaydı.

Sanat Güneşimiz Zeki Müren ile girerdik yeni yıla. Bu büyük finaldi elbette.
Yeni yıla giriş anının heyecanını televizyondaki geri sayıma eşlik ederek yaşardık. Sayardık hep birlikte 10, 9, 8, … Yeni yıla girer girmez de kendimizi kontrol ederdik. Acaba neremiz değişti diye. Sonra etrafa bakardık, diğerlerinde durum nedir diye. Dedim ya çocukluk işte…

Milli Piyango biletlerimize ya hiçbir şey çıkmaz ya da amorti olurdu, umudumuz azalarak da olsa bir sonraki çekilişe kaldırdı. Hep de bir iki rakamla kaçırırdık büyük ikramiyeleri. “Bak şu rakam burada olsaydı, diğeri de buraya gelseydi bize çıkacaktı” deyip sukut-ü hayale uğramış bir havada ince analizler yapardık biletlere bakarak.
Ertesi gün yine eski, rutin, normal hayatımıza geri dönerdik.

Aslında ben bayram günlerini yılbaşından daha çok severdim. Çünkü yılbaşında kimse harçlık vermezdi. Hatta şeker çikolata bile yoktu. Belki diğer çocuklar için de öyleydi.

Yılbaşı geleneği bizim toplumumuzda yıllarca kabul görmedi. “Gavur” icadıydı. Hatta kimilerine göre bu geceleri kutlamak büyük günahtı. Belli bir kesim de Miladi Takvim yerine 13 gün gecikme ile Hicri Takvime göre yılbaşını kutlardı. Ama bu kutlamalar çok daha sade ve mütevazı olurdu.
Gençlik yıllarımızda ise Yılbaşı kutlamaları kapitalist düzenin bir oyunuydu artık. Millete para harcatmak için kurulmuş bir düzendi. Tıpkı Sevgililer Günü, Kadınlar Günü, Anneler, Babalar vb. diğer özel günler gibi birer oyun birer tezgahtı.

Aslında özel günler, adı üzerinde özeldir. Elbette ekonomik bir yönü vardır. Ekonomilerin çarklarının daha iyi dönmesine vesiledir.
Ama göz ardı edilemeyen bir yönü de vardır. Paylaşımların, dostlukların, sevmenin, sevinmenin, sevinçlerin, mutlulukların da vesilesidir. İnsanı mutlu eden her organizasyon bence güzeldir. Üstelik paylaştıkça artan bir mutluluktur.

Belki birçoğumuz yeni yılın ilk sabahında eski dünyasına uyanacak. Buruk bir başlangıç yapacak yeni güne, yeni yıla. Her şeye kaldığımız yerden devam edeceğiz. Çok azımız farklı bir güne başlayacak. Yepyeni bir hayata merhaba diyecek.

Düşününce; 20-30 yıl önce neredeydik, nelere sahiptik, ne hayal ediyorduk. Bugün neredeyiz. İstediğimiz her şeye olmasa da birçok şeye sahip olduğumuzu görmek bize güç verir, yarına yönelik umutlarımızı da canlı tutar.

Hayallerimize ve hedeflerimize ulaşma yolunda yıllar içinde aldığımız mesafe, yarına yönelik umudumuzu canlı tutar.

Önce sağlık diyerek; umutların, dileklerin ve beklentilerin gerçekleştiği mutlu bir yıl dilerim.

Fahri TAN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Travel Türk Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!