Prof. Dr. Zeliha Gider Büyüközer, Herakleia Antik Kenti’nin 500 milyon yıllık jeolojik geçmişinin ve etkileyici doğal yapısının önemine dikkat çekti.
MUĞLA – Milas’ta gerçekleştirilen kazılar sırasında, 2 bin yıl öncesine ait figürlü mozaikler, antik kandiller ve hayvan iskeletleri içeren mezar buluntuları gün yüzüne çıkarıldı.
Prof. Dr. Zeliha Gider Büyüközer, bu antik kentteki kazılarda meydana gelen buluntuların, dönemin insanlarının doğaya ve hayvanlara olan sevgisini ortaya koyduğunu ifade etti. Özellikle mozaiklerdeki hayvan figürlerinin, Herakleia halkının doğayla olan derin bağını simgelediğini belirtti.
HAYVAN SEVGİSİNİN İZLERİ ORTAYA ÇIKTI
Herakleia Antik Kenti’ndeki kazılarda, 2 bin yıl öncesine tarihlenen birçok önemli buluntu tespit edildi. Figürlü mozaikler, antik kandiller ve hayvan iskeletlerinin yer aldığı mezarlar bu buluntular arasında öne çıkıyor. Bu keşifler, antik dönem insanlarının hayvanlara ve çevreye olan sevgisini gözler önüne seriyor. Prof. Dr. Zeliha Gider Büyüközer, bu kazıların önemli ipuçları sunduğunu vurguladı. Ayrıca, Herakleia’nın doğal yapısının bölge halkının çevreyle uyumlu bir şekilde yaşayabilmesini sağladığını dile getirdi. Antik kentteki yapılar, doğal kaynakların verimli bir şekilde kullanılmasıyla çevreye zarar vermeden inşa edilmiş.
KÖPEKLERLE YAN YANA GÖMÜLME GELENEĞİ DİKKAT ÇEKTİ
2022 yılında gerçekleştirilen kazılarda, bir insan iskeletiyle birlikte gömülmüş bir köpek iskeleti bulunması, Herakleia halkının evcil hayvanlarına verdikleri önemi ortaya koyuyor. Bu buluntu, antik dönemde halkın ölümden sonraki yaşamda bile köpekleriyle birlikte olmayı tercih ettiklerini göstermektedir. Böylece, bu gelenek, Herakleialıların evcil hayvanlarıyla olan güçlü bağlarını ve hayvanlara duydukları saygıyı simgeliyor.
2 BİN YILLIK PATİ İZLERİNE RASTLANILDI
Herakleia’daki kazılarda, 2 bin yıl öncesine ait pati izleri de keşfedildi. Bu izlerin tuğlaların üzerinde bulunması, antik halkın evcil hayvanları ile iç içe bir yaşam sürdüğünü kanıtlamaktadır. Pati izlerinin varlığı, hayvanların bu antik kentteki yaşamda ne denli önemli bir yer kapladığını ve halkın evcil hayvanlarıyla yakın ilişkiler kurduğunu gözler önüne seriyor.