Keşif Programı çerçevesinde, seçilen 12 arkeoloji öğrencisi, Türkiye’nin farklı köy ve şehirlerinde yer alan müze ve örenyerlerini ziyaret ederek akademik bilgilerini pratikte uygulama ve tarihi mirası yerinde inceleme fırsatı buluyor.
ÖİSTANBUL – Türkiye’nin benzersiz kültürel zenginliği, arkeoloji öğrencileri için özel bir deneyim sunmakta. SICPA Türkiye’nin desteklediği Keşif Programı’na dâhil olan 12 arkeoloji öğrencisi, ülkenin dört bir yanındaki müze ve ören yerlerini gezerek teorik bilgilerini sahada uygulama olanağına sahip oluyor.
Keşif Gezileri ile Tarih Şimdi Yaşanıyor
Programa katılan öğrenciler, İstanbul, Antalya, Kars, Şanlıurfa ve Kapadokya gibi önemli kültürel merkezleri ziyaret ederek müzelerdeki arkeolojik eserleri inceleme fırsatı buluyor. Örenyerleri üzerindeki saha çalışmaları, öğrencilere tarihi yapıların korunması, belgelenmesi ve arkeolojik alan yönetimi konularında uzmanlardan bilgi edinme imkânı sunuyor. Bu geziler, öğrencilerin akademik ve mesleki gelişimlerine katkıda bulunurken, kariyerlerinde daha bilinçli bir yaklaşım geliştirmelerine yardımcı oluyor.
Öğrencilerden Deneyim Paylaşımları
SICPA Türkiye’nin başlattığı Arkeoloji Keşif Destek Programı’na katılan öğrencilerin bazıları, yaşadıkları deneyimleri şu şekilde dile getirdiler;
Dokuz Eylül Üniversitesi Tarih-Arkeoloji Çift Anadal öğrencisi Osman Melikşah Şerefli: “Hayatımın büyük bir kısmını İstanbul’da, geri kalanını ise okul için İzmir’de geçirdim. Bu nedenle programın rotaları arasında yer alan ülkenin en doğusundaki Kars’ı görmek benim için oldukça heyecan vericiydi. Hiç görmediğim bu bölgeyi, farklı yaşam tarzlarını ve iklimi deneyimleme fırsatı buldum. SICPA Türkiye Keşif Programı sayesinde, tarihsel anlamda sadece teorik bilgiye sahip olduğum medeniyetlerin izlerini yerinde görme şansım oldu.”
Mimar Sinan Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğrencisi Esmanur Beylen: “Uçaktan karlı dağlar ve Van Gölü’nün muazzam manzarası beni büyük bir heyecanla sarhoş etti. Van Kalesi’nde hem Osmanlı hem de Urartu kalıntılarını görmek benim için büyük bir ayrıcalıktı. Kaleden Eski Van Şehri’nin kalıntılarını izlemek, geçmişte yaşanan savaşların ve depremlerin izlerini hissetmemi sağladı. Ayrıca, Van Müzesi’nde Paleolitik çağlardan Osmanlı dönemine kadar uzanan eserlerle etkileşimli sergiler, geçmişi yalnızca görme değil, aynı zamanda deneyimleme fırsatı sundu.”
