Türkiye’nin vize serbestisi için Ankara’dan atılacak adımların beklendiği, Avrupa Parlamentosu’nda (AP) bugün görüşülecek belgede vurgulandı. Bu belge, yarın oylanarak nihai halini alacak.
BRÜKSEL -AP Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor tarafından hazırlanan 27 sayfalık belgede, Türkiye vatandaşlarının Schengen vizesi alabilmeleri için ‘kapasite artırımı’ talep ediliyor. Vize serbestisinin sağlanması için Ankara’nın aktif rol üstlenmesi gerektiği belirtiliyor.
Avrupa Birliği (AB) ile ikili ilişkilerini güçlendirmeye çalışan Türkiye, vize sorununu aşmak adına yoğun çaba harcasa da, bu çabaların henüz somut sonuçlar doğurmadığı ifade ediliyor.
AP, AB Komisyonu’nun yıllık ülke raporuna dayanan Türkiye Raporu’nda, Türk vatandaşlarının Schengen başvurularındaki artışın yanı sıra yaşanan sorunlara da değiniyor. Rapor, “talepteki belirgin artış ve sistemin kötüye kullanılması korkusu” nedeniyle başvuru sahiplerinin zorluklarla karşılaştığını ve bunun üzüntüyle karşılandığını belirtiyor.
Elde edilen bilgilere göre, AP belgesi 6 Mayıs’ta Strasbourg’daki merkezde tartışılacak, ardından 7 Mayıs’ta oylanarak kesinleşecek. Rapor, vizelere erişim sürecinin iyileştirilmesi için her iki tarafın yoğun çaba göstermesi gerektiğini vurguluyor.
AB ülkelerine yönelik bir çağrıda, “AP, üye devletleri bu konudaki kaynakları artırmaya teşvik eder” ifadesi kullanılıyor. TÜik verilerine göre, Türkiye’den 2022 yılı itibarıyla Schengen vizesi için toplam 778 bin 409 başvuru yapılırken, bu başvurulardan 645 bin 842’sine onay verildi. Ret oranı ise %15.7 olarak belirlendi.
AB’nin önceki yıl yayınladığı istatistiklere dayanarak 2023’te Türkiye’den 1 milyon 55 bin 885 Schengen vizesi başvurusu yapıldığı, bunlardan 867 bin 646’sına olumlu yanıt verildiği kaydediliyor. Böylelikle ret oranı %16.1 seviyesine ulaştı.
AP belgesinin içerdiği “sistemin kötüye kullanılması endişesi”, resmi verilere de dayanan bir olgu olarak öne çıkıyor. Bir AB yetkilisi, 2023 yılında Schengen vizeleriyle yasal yollardan giriş yaptıktan sonra iltica talebinde bulunan 103 bin Türkiye vatandaşı kaydedildiğini belirtti. Bu rakamın yanı sıra, Schengen Bölgesi’ne giden fakat çıkış yapmayan Türk vatandaşlarının sayısının da önemli ölçüde olduğu ifade edildi.
Türk medya organlarında Schengen vizesi ile ilgili sıkça gündeme getirilen sorunların yanı sıra, bazı ülkelerin Türk vatandaşlarına yönelik vize sınırlamaları hakkında çıkan iddialar da yer aldı. Ancak, AB’nin Türkiye Delegasyonu tarafından 2 Mayıs’ta yapılan açıklamada bu iddialar yalanlandı ve “Aslında Schengen konsoloslukları, salgın öncesi dönemi aşarak rekor seviyede vize başvurusunu işlemektedir” denildi.
Türkiye’den vize muafiyeti sağlanması için atılacak adımların önemine de dikkat çekiliyor. Avrupa Parlamentosu, belgede vize kolaylığı tedbirlerine destek verdiklerini açıkladı; özellikle ticari faaliyetler ve öğrenci değişim programı Erasmus üzerinde duruldu.
Vize muafiyeti konusunda Türkiye’nin üzerine düşen görevlerin olduğu düşünülüyor. AP’nin belgede vurguladığı üzere, Türkiye’nin gerekli ölçütleri yerine getirmemesi nedeniyle üzüntü duyulmakta ve Türk makamlarına altı kriterin eksiksiz olarak yerine getirilmesi yönünde çağrıda bulunuluyor.
Türkiye’nin vize muafiyeti için yerine getirmesi gereken son altı kriter şu şekildedir: Terörle mücadele yasasında değişiklik, AB Polis Örgütü Europol ile operasyonel işbirliği anlaşması imzalanması, Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu’nun (GRECO) yolsuzlukla mücadele önerilerinin uygulanması, kişisel verilerin Avrupa standartlarıyla uyumlu hale getirilmesi, suç bağlantılı konularda tüm AB üyeleriyle işbirliği ve Geri Kabul Anlaşması’nın tüm unsurlarıyla uygulanması.
Avrupa Parlamentosu’nda tartışılacak olan belgede yalnızca vize konuları ele alınmıyor. Aynı zamanda Türkiye’nin AB sürecindeki insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü sorunları da gündeme geliyor. Bu alandaki eleştirilerse uzun süredir devam etmekte. AB’ye katılım sürekliliğinin sağlanması açısından, müzakere sürecinin şartlarının da gözden geçirildiği ve ilerlemelerin bu çerçevede önemli olduğu belirtiliyor.
Belgede Türkiye’nin stratejik ve jeopolitik önemine değinilirken, “Katılım sürecinde kestirme yollar yoktur ve demokratik ilkelerin tartışmaya kapalı olduğu” uyarısı dikkat çekiyor.